Gerçekte madde yoktur.
Tüm madde kaynağını bir atomun parçacığının titreşimine neden olan ve bu küçük güneş sistemini bir arada tutan bir kuvvetten alır.
Bu gücün arkasında bilinçli ve akıllı bir zihnin varlığını varsaymalıyız.
Bu zihin, tüm maddenin matrisidir.” (1)
Max Planck
Kupa tedavisi (hacamat) kökeni Eski Mısır, Çin ve Orta Doğu kültürlerine dayanan tamamlayıcı bir tedavi yöntemidir. Kupa tedavisinin etkinliğine ilişkin daha sıradan açıklama, negatif basıncın özellikle bu bölgedeki kan dolaşımını teşvik etmesidir. Bu, metabolizmayı ve lenf akışını uyarabilir.
Ozon üç değerlikli oksijen O3’tür. Sözcük Yunanca’dan gelir ve “Ozein” = koklamak kelimesinden türemiştir.
Ozon kelimesini duyduğumuzda, aklımıza hemen dünyayı çevreleyen ve cilde zarar veren (cilt kanseri) UV radyasyonundan bizi koruyan koruyucu ozon tabakası gelir. Hâlbuki O3, oksijenin yoğun kokulu, yüksek enerjili ve aktive edilmiş çeşididir.
Nöral terapi terimi, hastalıkların veya hastalık semptomlarının sinirler yoluyla tedavisini ifade eder. Bu, prokain veya lidokain gibi bir lokal anestezik kullanılarak, ağrıyı, organik bozuklukları ve kronik iltihabı tedavi eder.
İntravenöz infüzyon tedavisi, mikro besinlerin bir damar yoluyla vücuda verilmesidir. Bu teknik, parenteral absorpsiyon sayesinde (mide ve bağırsakları dolaylı olarak geçerek), mikro besinlerin ihtiyaç duyulan yere doğrudan ulaştırılması avantajına sahiptir.
Akupunktur, vücuttaki belirli noktalara ince iğneler batırılarak terapötik bir etkinin elde edildiği geleneksel bir Çin tıbbı (TCM) tedavi yöntemidir.
Çin’de binlerce yıldır uygulanan geleneksel akupunktur şekli, meridyenler olarak da bilinen tanımlanmış yollarda dolaşan ve tüm vücut üzerinde kontrol edici bir etkiye sahip olan “vücudun yaşam enerjisine” (Qi) dayanmaktadır.
Bedensel fonksiyonları bozulmuş bir enerji akışı hastalıklara neden olabilir.
“Ruhlarınız bedenleriniz, bedenleriniz ruhlarınızdır.”
İnsan kendini aramaya başladığında sonsuz sınırsız bir okyanusla karşılaşıyor. Anlatılanın çok dışında başka bir öğreti olduğunu fark ettiğinde, o ana kadar olan öğrendiğiniz her şeyi sorgulamaya başlar.
Dr. Dilek Çulha Adar tıp eğitimi aldığı dönemde tıbbi yaklaşımın bölgesel tedaviler yerine bütüncül bir bakış açısıyla olması gerektiğini fark eder. Bu, tedavi ve şifa anlayışına bütünsel olarak bakmasını sağlar.
Medizinische Hochschule Hannover’da tıp eğitimini tamamlayan Dr. Dilek Çulha Adar, iç hastalıkları konusunda Klinikum Freising’te (Akademik eğitim hastanesi: Münih Teknik Üniversitesi) asistanlık yaptığı dönemde bütüncül tıbbın önemini daha derinden kavrar ve doğal tedavi yöntemleri ve alternatif tıp ile bu dönemde karşılaşır.
Modern tıbbın yetersiz kaldığı kronik hastalıkların tedavisi için çözüm yolu ararken, Münih’te Natüropat Baklayan ile tanışır ve frekans terapisi yani Biorezonans uygulamaları eğitimi alır.
Arayışı devam ederken koruyucu ve bütünleştirici tıp yöntemleri hakkında Almanya’nın Bad Wörishofen şehrinde hekimlere yönelik olarak verilen Kneipp Ärztegesellschaft für Präventionsmedizin und klassische Naturheilverfahren, Kneippärztebund e.V. eğitimini alır.
Bütüncül tıbbın tüm vücudu kapsaması esasından hareketle, tıbbi uygulamaların da bütünü kapsaması gerektiği doğrultusunda ve hastalara ana fikirden uzaklaşmadan farklı bütüncül tedaviler uygulayabilmek için Almanya’da akupunktur, nöral terapi, fitoterapi, Hidro -Balneo-, klimaterapi ve beslenme eğitimlerini tamamlar.
Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı’nın tıp hekimleri için açmış olduğu lisans programı dahilinde akupunktur, ozon, kupa tedavi eğitimlerini tamamlamıştır.
Dr. Dilek Çulha Adar tedavilerine özel kliniğinde devam etmektedir.
